mp3 indir
Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat
 
Bebek Müzikleri - Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat
Sanatçı
Albüm
Şarkı
: Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat
Boyut
: 54.97 MB
İndirme
: 28449 Toplam İndirme
02-09-2017 Tarihinde eklendi, Toplam 28449 İndirme
Mp3 indirmek için tıklayın
Sanatçı'nın En Çok İndirilen Mp3leri
Kullanıcı Yorumları (Bebek Müzikleri - Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat )
  1. Melike Tosun

    Uyumayan kızımı Lavinya mı mışıl mışıl uyutan ses 😅 17 eylül 2019🧚‍♀️ abin ömer de pubg derdinde tabi şuan 😁

  2. *SANAL. DARBE*

    17.09.2019 Canım oğlum Muhammed Efe daha 2.5 aylıksın şuan saat sabahın 6sı ve sen ağlıyor durmuyorsun kolik bir bebeksin gaz sancıların yüzünden sende uyuyamıyorsun bizide uyutmuyorsun olsun canın saolsun annelerin tek derdi evlatları iyi olsun mutlu olsun yeter bu sesinde sana azda olsa katkısı olduğunu düşünüyorum umarım büyüdüğünde burayı okursun seni seviyorum 😍

  3. Gülşen Tilki

    hasta ve huysuzsun balım iyiki bu ses varmış seni çok seviyorum rabbim şifa versin kızım miskokulum eylül mirayım

  4. Ayse Karatas

    Canım oglum MIRAC 20/05/2019 nolur uyu be kuzum valla benim uykum geldi senin gelmedi be annecim seni çok seviyorum kuzum benım iyi ki dogurmusum seni..

  5. Av Keleş

    Yorumlara hikaye ve ilginç bilgiler paylaşanlar neyin kafasında aga 😃 çocuğumuz 25 günlükken açmıştık tavsiye üzerine hiç etkisi olmamıştı 3 gündür aynı saatlerde başlayan bağırarak ağlamalar üzerine açmamızla sakinleşmesi bir oldu. Mucize gibiydi :)

    smile smillle

    Av Keleş bebeğini uyutmaya çalışırken 1 saat bu müzikle bekleyince ve YouTube da arka planda çalmayınca sıkıntıdan yorum okuyorsun..sürekli milletin bebeğim bilmem ne seni çok seviyorum vs yazıları okutmaktansa onları okuyoruz 😊

    Av Keleş

    @smile smillle ahaha onu düşünmedim hiç

  6. vuslat peker

    Canım kızım defnem 5 aylık oldun hala bu sesle uyuyorsun kafamız kaldırmıyo artık 😂 seni çok seviyorum annecimmm 14/09/2019 00.30

    *SANAL. DARBE*

    Vallahi kolik krizleri tutmasında bu sesede razıyım😂

  7. Xura ahmedova

    Bebegim 10 gunluk ve bu sesle uyudu.Aişa kızım seni çok seviyorum☺️04.09.2019

  8. Özlem AKKUŞ ÖNCÜ

    Arada açıyorum bazen faydası yok değil..

  9. ümmiye gürlen

    Eşeğe Yazık OlurNasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyen onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek ister. Günlerden bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlar. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına almış, köyün içerisinde gezmektedir. Köylüler şaşırıp sormuş :– Yahu Hoca , hem eşeğin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Bu iş nedir böyle ? Nasrettin Hoca cevabı yapıştırmış hemen :– Zavallı hayvancık, der. Zaten neredeyse gece gündüz durmadan bana hizmet ediyor. Sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da eşeğe yüklemek istemedim. Eşeğe yazık olur. Bu yüzden ben sırtıma çuvalı aldım.

    Rprp Ədlcjc

    Haha kəndi sırtına almışsa nolacaq.yazıq hayvan taşıyor yinede.😅

  10. ümmiye gürlen

    Siz Olsanız Ne Yapardınız?Mahkemede hakim davacıya sormuş:- "Kazadan sonra size ‘Nasılsınız?..’ diye soran otoyol polisine ‘Çok iyiyim, harikayım’ demişsiniz, şimdi tam tersini söylüyorsunuz ve tazminat istiyorsunuz!"- "Efendim atım Karataş."- "Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!"- "Efendim, müsaade ederseniz olayı arz edeceğim, atım Karataş ile otoyolda giderken kamyonun biri bize çarpınca ikimiz de yolun kenarına fırladık, müthiş canım yanıyor ve kımıldayamıyordum, yattığım yerden atımın acı dolu feryatlarını duyuyordum tam o sırada otoyol polisi geldi, atın iniltilerini duyunca ona yöneldi, tüfeği ile tam alnının ortasından vurdu, elinde dumanı tüten tüfekle benim yanıma geldi, “Atının durumu çok kötüydü hallettim” dedi ve “Peki, sen nasılsın bakalım?.. ” diye sordu. Affedersiniz ama siz olsaydınız ne yapardınız!"

  11. Kevser Çanbay

    Canım oğlum Muhammed Aras şu an 3 aylıksın bi kaç defa bu sesle uyuttum seni çıt sesine uyanıyorsun inşallah bir gün seninle bu yorumu okuruz seni çok seven annen ❤️😘👶17/06/2019

  12. ümmiye gürlen

    SABIRLokman (a.s) bir gün Dâvûd (a.s) ın yanına uğramış, O’nun demirden halkaları bir birine geçirdiğini görmüş, o zamana kadar zırh yapma sanatını görmediğinden Dâvûd (a.s) ’ın bu işine taaccub etmiş ve kendi kendine acaba neden bu halkaları bir birine geçiriyor diye kendi kendine düşünmüş, bunu kendisinden sorayım mı,sormayayım mı, diye tahayyül etmiş. Fakat sonunda, sabretmenin daha evla olduğunu düşünerek bu merakından vazgeçmiş.Mevlânâ Lokman (a.s)’ın dilinden konuya şöyle devam etmektedir.Bir şeyi sormayınca sana daha çabuk açılır. Sabır kuşu, her şeyden daha sür’atli uçar.Eğer sorarsan matlûbun daha geç husûle gelir. Kolay bir şey, senin sabırsızlık göstermenle müşkil olur.Lokman sükût etti. O esnada Dâvûd’un sanatıyla yapılan zırh da tamam oldu.Dâvûd o zırhı bitirdi. Ve kerim ve sabırlı olan Lokman’ın karşısında üstüne giydi.Yiğidim! Bu savaşta yaralanmamak için giyilen iyi bir elbisedir.Lokman da dedi ki: Sabır da iyi nefeslidir, nerede bir gam keder varsa onun gidericisidir.

  13. ümmiye gürlen

    Yolumuzdaki EngellerEski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde. "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."

  14. ümmiye gürlen

    HayatHintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı.Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı."Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi.Usta kıkırdayarak, çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:"Tadı nasıl?""Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak."Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam,"Hayır" diye cevapladı çırağı.Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve söyle dedi:"Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."

  15. ümmiye gürlen

    ​Üç Sual Bir CevapMevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrîzî’ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde, talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç suâl sormak istediklerini belirttiler, Şems-i Tebrîzî; “Sorun!” buyurdu. İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı.Sormaya başladı:“Allah var dersiniz, ama görünmez, göster de inanalım.”Şems-i Tebrîzî hazretleri;“Öbür sorunu da sor!” buyurdu.O;“Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azâb eder mi?” dedi.Şems-i Tebrîzî;“Peki öbürünü de sor!” buyurdu.O;“Âhirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezâsını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar, karışmayın!” dedi.Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî, elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu. Soru sormaya gelen felsefeci, derhâl zamânın kâdısına gidip, dâvâcı oldu.Ve;“Ben, soru sordum, o başıma kerpiç vurdu.” dedi.Şems-i Tebrîzî;“Ben de sâdece cevap verdim.” buyurdu.Kâdı bu işin açıklamasını istedi. Şems-i Tebrîzî şöyle anlattı:“Efendim, bana Allahü teâlâyı göster de inanayım, dedi. Şimdi bu felsefeci, başının ağrısını göstersin de görelim.”O kimse şaşırarak;“Ağrıyor ama gösteremem.” dedi.Şems-i Tebrîzî;“İşte Allahü teâlâ da vardır, fakat görünmez.Yine bana, şeytana ateşle nasıl azâb edileceğini sordu. Ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı.Yine bana;“Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz.” dedi. Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyâda küçük bir mesele için hak aranırsa, o sonsuz olan âhiret hayâtında niçin hak aranmasın?” buyurdu.Felsefeci, bu güzel cevaplar karşısında mahcûb olup, söz söyleyemez hâle düştü.

  16. ümmiye gürlen

    ​Buğday SatıcısıAdamın biri satmak için pazara buğday götürmüş. Akşam olmuş, pazar toplanmaya başlamış. Herkes malını satıp savmış. Bu adamın malına müşteri çıkmamış. Çıkan da pazarlıkta uyuş­mamış. Adam koca çuvalı geri getirmenin sıkıntısıyla düşünürken meşayıhten birinin yolu pazara uğramış:O zat sormuş:“-Ne o evladı’ Malını satamadın mı? Bak pazar toplanıyor.” Adamcağız boynu bükük:“-Müşteri çıkmadı, Efendi Hazretleri!.” demiş.Şeyh efendi yerden avuç avuç kum alıp buğdaya karıştır­maa başlamış ve:“-Şimdi çıkar evlad!” demiş.Adam şeyhin bu hareketine itiraza yel­tenecekmiş ki; hemen yanı başında beliren müşteri mala talib olmuş. Tebessümle oradan ayrılmak üzere olan şeyhin eteğine yapışıp:“-Bu ne haldir Efendi Hazretleri!”. diyen buğdaycıya şeyh şu cevabı vermiş:“-Sus! Para, layık olduğu mala gider.”

  17. Kutluhan Okur

    Sigarayı bıraktım nerdeyse kafamı duvara vuracam bu ses rahatlatıyor birazcık

  18. smile smillle

    "EKMEK BULAMIYORLARSA PASTA YESİNLER!" DİYEN KİMDİR?"1789 yılıydı ve Fransız Devrimi tüm hızıyla cereyan etmekteydi. Paris'teki yoksullar ayaklandılar çünkü yiyecek ekmekleri yoktu. Bu sırada Kraliçe Marie Antoinette "ekmek bulamayanlar pasta yesin" şeklindeki ahmakça öneriyi ortaya attı." Çoğu kişinin doğru bildiği yanlışlardan birisi daha... İlk sorun şu ki, bahsedilen şey pasta değil brioche adlı verilen ve ekmeğe çok benzeyen bir çörekti. Bu durumda bu sözler iyi niyetli bir girişim olabilir: "Eğer ekmek istiyorlarsa onlara iyi cinsinden verin." Kaldı ki bu sözleri söyleyen Marie Antoinette değildi. Bu ifade en aşağı 1760'tan beri aristokratik çürümenin tasviri olarak yazılı bir biçimde kullanılıyordu. Jean-Jacques Rousseau bu ifadeyi daha 1740'ta duyduğunu ileri sürüyordu.

  19. smile smillle

    18.YÜZYILDAKİ BİR DENİZ SAVAŞINDA EN ÇOK DENİZCİYİ NE ÖLDÜRMÜŞTÜR?Adi bir kıymık. Hollywood filmlerinde gösterilenlerden farklıolarak 18. Yüzyılda kullanılan gülleler aslında patlamıyordu. Bunlar geminin gövdesini parçalayarak kocaman tahta kıymıkların yüksek bir hızla güvertede uçuşmasına neden oluyordu; bu kıymıkların isabet ettiği denizciler de ağır yaralar alıyordu

  20. smile smillle

    YAŞAYAN EN BÜYÜK ŞEY NEDİR?Fil, mavi balina ya da dev sekoya ağaacı? Hayır, dünyadaki yaşayan en büyük şey bir mantar. Kesilmiş bir ağaç kütüğünün üzerinde büyüyen bal mantarından (Armillaria ostoyae) şu ana kadar görülen ve Oregon'daki Malheur Ulusal Ormanı'nda bulunan en büyük numune 890 hektarlık bir alan kaplıyor ve yaşı 2000 ila 8000 arasında tahnin ediliyor.

  21. smile smillle

    ŞU ANA KADAR YAŞAMIŞ EN TEHLİKELİ HAYVAN HANGİSİDİR?Bu sorunun cevabı açık ara sivrisinek...Şu ana kadar ölmüş olan insanların yarısını (muhtemelen 45 milyar kadar) dişi sivrisinekler tarafından öldürdü. Günümüzde bile her 12 saniyede bir kişi sivrisineklerden kaynaklanan sebeplerle hayatını kaybediyor.

  22. smile smillle

    UZAYDAKİ İLK HAYVAN HANGİSİDİR?Meyve sineği. Küçücük astronotlar bir miktar tahıl tohumuyla birlikte Amerikan V2 roketine bindirildi ve 1946 Temmuz'unda uzaya fırlatıldılar. Yüksek irtifada patlamanın radyasyon üzerine etkisini test etmeye alışkındılar.

  23. smile smillle

    AY NASIL KOKAR?Anlaşıldığı kadarıyla Ay barut gibi kokar. Ay'da yalnızca on iki kişi yürüdü ve bunlardan hiç biri özel uzay giysileri nedeniyle Ay'ı koklayamadı. Ancak Ay yüzeyinden kabine döndüklerinde yanlarında bu tozlardan bol miktarda sürüklüyorlardı. Astronotlar Ay'daki toprağın kara benzediğini, barut gibi koktuğunu ve tadının çok kötü olmadığını söylediler. Bu toprak büyük ölçüde, Ay'ın yüzeyine çarpan göktaşlarının yol açtığı silikon dioksitten meydana gelmektedir; bunun yanısıra demir, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller de içerir.

  24. smile smillle

    DÜNYANIN ETRAFINI DOLAŞAN İLK İNSAN KİMDİR?Siyahi Henry... Ferdinand Macellan dünyanın etrafındaki turunu asla tamamlayamadı. 1521'de Filipinler'de henüz turun yarısındayken öldürüldü. Macellan 1511'de Portekiz'den çıkıp Hint Okyanusu'nu geçerek önce Uzakdoğu'yu ziyaret etti. Zenci Henry'yi 1511'de Malezya'daki bir köle pazarında buldu ve onu geldiği yoldan Lizbon'a götürdü. 1519'da çıkılan dünya turu girişimi de dahil olmak üzere bundan sonraki tüm yolculuklarında Zenci Henry, Macellan'ın yanında gitti. Bu yolculuk diğer yönden, yani Atlas Okyanusu'nu ve Büyük Okyanus'u geçerek gerçekleşti, bu yüzden 1521'de Uzakdoğu'ya vardıklarında Zenci Henry dünyanın etrafını tam olarak dolaşmış olan ilk insan oldu.

  25. smile smillle

    7KAÇ TANE BURUN DEĞİLİMİZ VAR?İki tane görünen iki tane de görünmeyen olmak üzere toplam dört. Oksijeni sudan alan balıklarda öndeki suyun girişini arkadaki ise suyun çıkışına sağlayan iki çift burun derini bulunuyor. Evrim sürecinde insanlardaki arka taraftaki delikler kafanın içine girerek iç burun delikleri haline geldiler.Sadece tek bir gün dünyaya ulaşan güneş ışıkları ile dünya 27 yıl enerji ihtiyacını karşılayabilir.

  26. smile smillle

    İlginç bilim:)Yer çekimin bulunmadığı bir ortamda insan ağlayamaz. Çünkü gözyaşı yere doğru hareket edemez ve gözden çıkamazİnsanların kalça kemikleri betondan çok daha sağlamdır.Sivrisinek kovucu spreyler aslında sivrisineklere rahatsızlık verip yaklaşmasını engellemez. Sivrisineklerin alıcılarını bloke eder ve insanları bir anlamda gizler.Eğer bir kelimeyi hatırlamakta zorlanıyorsanız yumruğunuzu sıkın. Bu beyin aktivitenizin artmasına ve hafızanızı geliştirmeye yardımcı olur.

  27. Seda Top

    Canım Oglum Dorukcum 2 aylıksın bize nefes bile aldırmıyosun bu sesle sakinleşiyosun inşallah bu Dönem çabuk geçer İlerde birlikte Okuruz seni seviyoruz😍

    Nevzat Kulu

    Bizde 2 aylık 5 günlüğüz bu ses olmadan uyumuyor daha yeni uyudu kahvaltım yarım kaldı bürsürü iş güç ne yapacam bilmiyorum.

    Hilal Osmanoglu

    Bal dorukcum teyzesine gelmiş.Uykumuzu aldik simdi şebeklik yapiyoruz annesi 🥰🥰

  28. mehmet Önalan

    Allah razı olsun yapandan mışıl mışıl masaAllah

  29. Nadegül Öztürk

    Sabah uyandığında midesinde bir yanma hissetti. Yanmanın nedeni akşam yedikleri değil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi. Bugün, 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekti. Aslında bunu yapmakta geç bile kalmıştı.'Bitmeli!' dedi içinden. 'Hergün bu tatsız uyanış bitmeli!' Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu. Süratle giyinerek dışarı çıktı. Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu, şimdi de bekletmemeliydi. İstanbul, soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu. Genç adam gök yüzüne bakarak iç geçirdi; 'Bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor,onlar bile ağlıyor halimize...'Artık Kadıköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü. Şimdi midesindeki ağrı daha da artmıştı.Beşiktaş'a geçtiler. Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar. Genç kız, sevgilisinin bu durgunluğuna anlam verememişti. Nereden bilecekti ki bugün ayrılık çanlarının çalacağını...Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafe'de oturdular. Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine birşey söylemek istediğini. 'Bana bir şey mi söylemek istiyorsun?' diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçırarak 'Evet.' dedi. Genç kız heyecanlanmıştı, biraz da sinirlenerek 'Söylesene, ne diye bekliyorsun?' dedi. Genç adam içini çektikten sonra 'Sence biz nereye kadar gideceğiz?' diye sordu. Genç kız, 'Bunu sorma gereğini niye duydun?' diye yanıt verdi. Genç adam söze başladı:'Birkaç ay önce akşam 23.00'te sana telefon açıp senin için yazdığım şiiri okumak istemiştim. Sen bana 'Sırası mı şimdi canım yaa, işin gücün yok mu?' demiştin. Biliyor musun, o an nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmıştım. Daha sonra benden bu şiiri hiç istememiştin. Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sende gelmiş, Meral'in 'Sen şanslısın, sevgilin sana bakar.' sözüne 'İşim yok da sana mı bakacağım, annen baksın.' demiştin. Hatırladın mı?Genç kız, 'Biliyorsun, ben duygusallığı sevmiyorum. Hem hasta bakıcı gibi göründüğümü kimse söyleyemez.' diye yanıtladı. Genç adam güldü, 'Evet canım, haklısın. Zaten olmak istesen de, bu kalbi taşıdığın sürece hasta bakıcı, hemşire falan olamazsın.'Genç adam devam etti... 'Bana şimdiye kadar kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj cektin? Hiç! Hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusallığı sevmeyebilirsin. Ama sen, seni seven insanları da mutlu etmeyi sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine, kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanıdığımdan beri her sabah, her akşam, her gece, yani seni andığım her saat tatlı bir mesajım vardı senin için biliyor musun? Seninle ben akla kara gibiyiz.' Genç kız anlamamıştı, 'Yani ne istiyorsun benden, şair olmamı mı?'Genç adam tekrar gülümsedi içinden. Dün geceki ayrılık kararının ne kadar doğru olduğunu düşündü. 'Hayır.' dedi, 'Şair olmanı istemiyorum. Olamazsın da... Biz ayrılmalıyız. Ayrılırsak, ikimiz için de en hayırlısı bu olacak.'Genç kız şaşırmıştı, 'Neden ama? Ben seni seviyorum. Senin de beni sevdiğini sanıyordum.'Genç adam iç çekerek 'Hayır canım, sen beni sevdiğini zannediyorsun. Eğer beni sevseydin, şimdi başka şeyler konuşurduk' dedi.Genç kızın gözleri yaşarmıştı. Genç adam cebinden çıkarttığı mendili uzattı, genç kız gözyaşlarını silerek 'Sen bilirsin, umarım beni bir başkası için bırakmıyosundur...' dedi.Genç adam 'Nasıl böyle birşey düşünürsün, senden başka kimse olmadı ve uzun zaman da olacağını sanmıyorum.' yanıtını verdi. Genç adam ve genç kız iki sevgili olarak oturdukları bu masada artık iki yabancıydı. Birkaç dakika sessizce oturdukdan sonra genç kız 'Tamam o zaman, sana mutluluklar dilerim.' diyerek elini uzattı. Genç kızın sesi ve eli titriyordu. Genç adam, 'İstersen arkadaş kalabiliriz.' dedi. Birbirlerine son kez sarıldılar.Genç adam doğru yaptığına inanıyordu. Eve döndüğünde yürümekten bitap bir haldeydi. Odasına girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkıp işe gidecekti, uyumalıydı. Birkaç saat sonra uykuya dalmayı başardı. Sabah 7'de saatin ziline uyandı. Evden çıkacağı zaman cep telefonuna baktı, mesaj ve 10 cevapsız arama vardı. Yorgun olduğu için duymamıştı telefonun sesini. Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla mesajı açtı, şunlar yazıyodu:Sadece onları sevmeyi sevdimHepsini onlarsız yaşadımdaBir seni sensiz yaşayamıyorumBu aşkı tek kalpte taşıyamıyuorumSana yemin güzel gözlüm, bir tek seni sevdimVe seni severek öleceğim,elveda birtanem...Genç adam şaşırmıştı. Onu tanıdığı günden beri ilk defa şiir alıyordu ve üstelik sabahın beşinde yazmıştı. Heyecanla onu aradı, telefonu yabancı bir ses açtı. Genç adam 'Nalan'la görüşebilir miyim?' dedi. Ama karşıdaki ağlıyordu, hıçkıra hıçkıra hem de... Ben onun annesiyim yavrum, kızım bu sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayıp durdu. Sabah odasının ışığını sönmemiş görünce girdim. Yavrum kendini asmıştı...Genç adam beyninden vurulmuşa döndü. Bir gün önceki mide ağrısının iki katını çekiyordu şimdi. Olduğu yere yığılıp kaldı...Birkaç ay sonra iki doktor konuşuyordu hastanede. Doktorlardan biri diğerine karşıdaki hastanın durumunu soruyordu. Doktor yanıt verdi...'Haaa, o mu? Üç ay önce getirdiler. Kendisi yüzünden bir kız intihar etmiş. O günden sonra cep telefonunu hiç elinden bırakmamış. Devamlı birşeyler yazıp birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim. O uyurken, gönderdiği numarayı aradım. Numara 3 ay önce iptal edilmiş. Gelen mesajlarda bir şiir var. Bu adam duygusal mı bilmem, ama benim anladığım kadarıyla şiiri yazan çok duygusal biriymiş..

  30. Nadegül Öztürk

    Japonya'da yaşanmış gerçek bir olay şöyledir:Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görür. Adam bunu gördüğünde kendini kötü hisseder ve aynı zamanda meraklanır da kertenkelenin ayağına çakılmış çiviyi görünce.Muhtemelen bu çivi 1-2 yıl önce, duvar yapılırken çakılmıştı. Peki nasıl olmuş da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan o kadar zaman boyunca yaşamayı başarmış ? Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan uzun süre yaşamak çok zor olmalı.Böylece adam çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar. Sonra nereden çıktığını farkedemediği başka bir kertenkele gelir ağzında taşıdığı yemekle... Adamı sersemletir gördüğü manzara. Bu nasıl bir sevgi? Ayağı çivilenmiş kertenkele, bir kaç yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmektedir...KALBİNİZDEKI SEVGİYİ ASLA ÖLDÜRMEYİN, SİZİ SEVENLERİ ASLA TERKETMEYİN !

  31. Nadegül Öztürk

    Sabah uyandığında midesinde bir yanma hissetti. Yanmanın nedeni akşam yedikleri değil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi. Bugün, 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekti. Aslında bunu yapmakta geç bile kalmıştı.'Bitmeli!' dedi içinden. 'Hergün bu tatsız uyanış bitmeli!' Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu. Süratle giyinerek dışarı çıktı. Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu, şimdi de bekletmemeliydi. İstanbul, soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu. Genç adam gök yüzüne bakarak iç geçirdi; 'Bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor,onlar bile ağlıyor halimize...'Artık Kadıköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü. Şimdi midesindeki ağrı daha da artmıştı.Beşiktaş'a geçtiler. Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar. Genç kız, sevgilisinin bu durgunluğuna anlam verememişti. Nereden bilecekti ki bugün ayrılık çanlarının çalacağını...Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafe'de oturdular. Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine birşey söylemek istediğini. 'Bana bir şey mi söylemek istiyorsun?' diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçırarak 'Evet.' dedi. Genç kız heyecanlanmıştı, biraz da sinirlenerek 'Söylesene, ne diye bekliyorsun?' dedi. Genç adam içini çektikten sonra 'Sence biz nereye kadar gideceğiz?' diye sordu. Genç kız, 'Bunu sorma gereğini niye duydun?' diye yanıt verdi. Genç adam söze başladı:'Birkaç ay önce akşam 23.00'te sana telefon açıp senin için yazdığım şiiri okumak istemiştim. Sen bana 'Sırası mı şimdi canım yaa, işin gücün yok mu?' demiştin. Biliyor musun, o an nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmıştım. Daha sonra benden bu şiiri hiç istememiştin. Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sende gelmiş, Meral'in 'Sen şanslısın, sevgilin sana bakar.' sözüne 'İşim yok da sana mı bakacağım, annen baksın.' demiştin. Hatırladın mı?Genç kız, 'Biliyorsun, ben duygusallığı sevmiyorum. Hem hasta bakıcı gibi göründüğümü kimse söyleyemez.' diye yanıtladı. Genç adam güldü, 'Evet canım, haklısın. Zaten olmak istesen de, bu kalbi taşıdığın sürece hasta bakıcı, hemşire falan olamazsın.'Genç adam devam etti... 'Bana şimdiye kadar kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj cektin? Hiç! Hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusallığı sevmeyebilirsin. Ama sen, seni seven insanları da mutlu etmeyi sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine, kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanıdığımdan beri her sabah, her akşam, her gece, yani seni andığım her saat tatlı bir mesajım vardı senin için biliyor musun? Seninle ben akla kara gibiyiz.' Genç kız anlamamıştı, 'Yani ne istiyorsun benden, şair olmamı mı?'Genç adam tekrar gülümsedi içinden. Dün geceki ayrılık kararının ne kadar doğru olduğunu düşündü. 'Hayır.' dedi, 'Şair olmanı istemiyorum. Olamazsın da... Biz ayrılmalıyız. Ayrılırsak, ikimiz için de en hayırlısı bu olacak.'Genç kız şaşırmıştı, 'Neden ama? Ben seni seviyorum. Senin de beni sevdiğini sanıyordum.'Genç adam iç çekerek 'Hayır canım, sen beni sevdiğini zannediyorsun. Eğer beni sevseydin, şimdi başka şeyler konuşurduk' dedi.Genç kızın gözleri yaşarmıştı. Genç adam cebinden çıkarttığı mendili uzattı, genç kız gözyaşlarını silerek 'Sen bilirsin, umarım beni bir başkası için bırakmıyosundur...' dedi.Genç adam 'Nasıl böyle birşey düşünürsün, senden başka kimse olmadı ve uzun zaman da olacağını sanmıyorum.' yanıtını verdi. Genç adam ve genç kız iki sevgili olarak oturdukları bu masada artık iki yabancıydı. Birkaç dakika sessizce oturdukdan sonra genç kız 'Tamam o zaman, sana mutluluklar dilerim.' diyerek elini uzattı. Genç kızın sesi ve eli titriyordu. Genç adam, 'İstersen arkadaş kalabiliriz.' dedi. Birbirlerine son kez sarıldılar.Genç adam doğru yaptığına inanıyordu. Eve döndüğünde yürümekten bitap bir haldeydi. Odasına girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkıp işe gidecekti, uyumalıydı. Birkaç saat sonra uykuya dalmayı başardı. Sabah 7'de saatin ziline uyandı. Evden çıkacağı zaman cep telefonuna baktı, mesaj ve 10 cevapsız arama vardı. Yorgun olduğu için duymamıştı telefonun sesini. Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla mesajı açtı, şunlar yazıyodu:Sadece onları sevmeyi sevdimHepsini onlarsız yaşadımdaBir seni sensiz yaşayamıyorumBu aşkı tek kalpte taşıyamıyuorumSana yemin güzel gözlüm, bir tek seni sevdimVe seni severek öleceğim,elveda birtanem...Genç adam şaşırmıştı. Onu tanıdığı günden beri ilk defa şiir alıyordu ve üstelik sabahın beşinde yazmıştı. Heyecanla onu aradı, telefonu yabancı bir ses açtı. Genç adam 'Nalan'la görüşebilir miyim?' dedi. Ama karşıdaki ağlıyordu, hıçkıra hıçkıra hem de... Ben onun annesiyim yavrum, kızım bu sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayıp durdu. Sabah odasının ışığını sönmemiş görünce girdim. Yavrum kendini asmıştı...Genç adam beyninden vurulmuşa döndü. Bir gün önceki mide ağrısının iki katını çekiyordu şimdi. Olduğu yere yığılıp kaldı...Birkaç ay sonra iki doktor konuşuyordu hastanede. Doktorlardan biri diğerine karşıdaki hastanın durumunu soruyordu. Doktor yanıt verdi...'Haaa, o mu? Üç ay önce getirdiler. Kendisi yüzünden bir kız intihar etmiş. O günden sonra cep telefonunu hiç elinden bırakmamış. Devamlı birşeyler yazıp birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim. O uyurken, gönderdiği numarayı aradım. Numara 3 ay önce iptal edilmiş. Gelen mesajlarda bir şiir var. Bu adam duygusal mı bilmem, ama benim anladığım kadarıyla şiiri yazan çok duygusal biriymiş

  32. Nadegül Öztürk

    Japonya'da bir çocuk 10 yaşlarindayken bir trafik kazasi geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş.Oysa çocuğun büyük bir ideali varmiş. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş.Sol kolunu kaybetmekle birlikte, bu hayali de yıkılan çocuğunun büyük bir depresyona girdiğini gören babası, Japonya'nin ünlü bir Judo ustasına gidip yapilacak bir şeyin olup olmadığını sormuş..Hoca: Getir çocuğu ..bir bakalim, demiş.Ertesi gün baba-oğul varmışlar hocanın yanına.. Hoca çocuğu süzmüs ve: Tamam demiş.. Yarın eşyalarını getir, Çalışmalara basliyoruz.Ertesi gün çocuk geldiğinde hocası ona bir hareket göstermiş ve "bu hareketi çalış" demiş.Çocuk bir hafta aynı hareketi çalısmış.. Sonra hocasınin yanınagitmiş. Bu hareketi ögrendim baska hareket göstermeyecek misiniz?" diyesormuş.Hocanın cevabı: - Çalışmaya devam et olmuş...2 ay,3 ay,6 ay derken çocuk okuldaki bir yılını doldurmuş.. Çocuk bu biryıl boyunca hep o aynı hareketi tekrarlamış.Hocanın yanına tekrar gitmiş: Hocam bir yıldır aynı hareketi yapıyorum bana baska hareketgöstermeyecek misiniz?- Sen aynı hareketi çalış oglum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz..2 yıl ,3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10. yılını doldurmuş.Bir gün hocası yanına gelip. ..."Hazir ol ! " demiş.. "Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın!"..Delikanlı şok olmuş.. Hem sol kolu yok hem de judo da bildigi tek hareket var.Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş; ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.Turnuvanın ilk günü delikanlı ilk müsabakasına çıkmış. Rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmis. Derken.. ikinci ,üçüncü maç....çeyrek, yari final ve final...Finalde Delikanlının karşısına ülkenin son on yılın yenilmeyen şampiyonu çıkmış. ....Tam bir üstat, delikanlı dayanamayıp hocasının yanına kosmuş.. "Hocam hasbelkader buraya kadar geldik ama rakibime bir bakın hele.. Bende ise bir kol eksik ve bildiğim tek bir hareket var.. Bu kadar bana yeter.. Bari çıkıp ta rezil olmayayım izin verin turnuvadan çekileyim.."- Olmaz demiş hocası. Kendine güven, çık dövüş. Yenilirsen de namusunla yenil.Çaresiz çıkmış müsabakaya. Maç baslamış. Delikanlı yine bildiği o tek hareketi yapmış ve tak.! Yenmiş rakibini şampiyon olmuş. Kupayı aldiktan sonra hocasının yanına koşmuş:-Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var.Nasıl oldu da ben kazandım ?-Bak oğlum 10 yıldır o hareketi çalışıyordun. O kadar çok çalıştın ki, artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok.Bu bir,İkincisi de o hareketin tek bir karşi hareketi vardir. Onun için de rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir.!Bunu anlatan kişi bir de şunu ekledi:"İnsanlarin eksiklikleri bazen, aynı zamanda en güçlü tarafları olabilir: Ama yeter ki bu eksiklik kafalarinda olmasin

  33. Nadegül Öztürk

    Hastahanenin bir koğuşunda üç kötürüm bulunuyordu.Bunlardankoğuşa ilk gelen pencerenin önüne,ikincisi ortaya,üçüncüsü ise kapıkenarına yatırılmıştı.Ortadaki hasta iyimser bir adam olduğu için,neşeli konuşmalarıy-la ötekileri eğlendiriyor ve kederlerini azaltmaya çalışıyordu.Soğuk bir kış gecesi,pencerenin yanındaki hasta öldü.Onu kaldırdık-tan sonra ortadaki hastayı pencerenin önüne,kapının yanındakinideortaya yatırarak,boşalan yere yeni bir hasta getirdiler.Pencerenin önüne alınan iyimser hasta,dışarıda gördüklerini anlatmayabaşladı.Yol kenarındaki parkı,dev çınar ağaçlarını,cıvıldaşan kuşlarıişlerine koşan insanları,neşeli çocukları ve karşı dağlardaki çiçekdolu tarlaları uzun uzun anlatarak,çaresiz durumdaki arkadaşlarınırahatlatıyordu.Adam kısa bir süre sonra,gelip geçenlere isimler tak-maya başladı.Öteki hastalar,artık sabah işe gidenlerin,seyyar satıcı-ların ve akşam vakti yorgun argın eve dönenlerin öykülerini dinleyedinleye,onları gözleri önünde canlandırıyordu.Kısa bir süre sonra hastahanenin ruha ağırlık veren havası dağıl-mış ve türlü geçmek bilmeyen can sıkıcı saatleri tatlı öyküler doldur-muştu.Bir gün ortadaki hastanın aklına bir fikir geldi.Eğer pencere-nin önündeki hastaya birşey olursa oraya kendisi geçecek ve onun öy-külerini dinlemektense,dışarıdaki renkli ve canlı yaşamı kendi göz-leriyle görecekti.Bu düşünce günlerce kafasına yer etti.Yattığı yer-den hep bunu düşünüyor ve çareler araştırıyordu.Sonunda onuda bulduPencerenin önündeki hastaya bazen kalp krizleri geliyordu.Adam budurumda komodinin üzerindeki ilacına güçlükle uzanıyor ve odada hastabakıcı olmadığından ilacı kendisi alıyordu.Bir gece,pencere önündeki hastaya yine bir kriz geldiğinde,ortadakihasta büyük bir gayretle doğrularak onun ilacını devirevirdi.Şişeyere düşmüş ve paramparça olmuştu.Ertesi sabah,pencerenin önündekihastayı ölü buldular.Ve onu kaldırdıktan sonra,ortada yatan hastayıcam kenarına geçirdiler.Adam göreceği manzaranın heyecanıyla dışarıyabaktığında beyninden vurulmuşa döndü.!Pencerenin bir kaç metre ötesinde,simsiyah bir duvardan başkahiç birşey yoktu...

  34. Nadegül Öztürk

    Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip:"Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar.Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu” der "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm."En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar."Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?"Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?""Ne istiyorsan veririm."Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.Bilge sorar:"Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir.Bilge hoca çok kısa cevap verir:"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...

  35. Rprp Ədlcjc

    Canım qızım 13ayliq oldun hələdə bu səslə yatrsan.balim səni çooox sevirəm. Sənə qurban olaram Zəhram. 😇

  36. Aynur Saybak

    cocuguma bu sesi aciyorum hinede durmyor bence yaramiyor tavsiyem

    Rprp Ədlcjc

    Bəbək sakinlewmiyorsa bu sesle demekki sancisi vardır.

  37. Feriha Kaya

    Her gece kolik bebeğim semayi bu sesle uyutuyorum Iyiki keşfettim gözümden uyku akıyor hala sallıyorum seni meleğim...

  38. Enes Kara

    Canim kizim Zilan sara .bu ses ile sakinlesiyor hiram ve Zilanim iyiki varlar 🤩

  39. Ragil Huseyinov

    Elaaaaa

  40. Burcu Taçyıldız

    Benim kızım Hilal daha 2 aylıkken başladı bu sesle uyumaya yeterkı uyusunda ben razıyım bu sese diyordum ama ben de alıştım artık. sizi çok ama çok çook seviyoruz hiram Ve Hilalım (07.09.2019) sesi düzenleyene ayrıca çok teşekkür ediyorum..

  41. Арзу Рагимова

    Ise yaradi🥵

  42. Naz Naz

    Canım oğlum Oğuzhan' ım sen daha 35 günlüksün ve uykun çok hafif iki gündür bu sesi dinletiyorum ve hemen uyuyorsun saat 15:06 06.09.2019

  43. Cansu Aktaş

    Kurutma makina sesi indiriliyor

  44. direct drive

    İşe yariyor sanki ya da artık pes etti bizim kız.

  45. tanjičica tanjić

    Ovo je spas svake mame😍

  46. Gunes Ulusoy

    Canım kızım balsu bunu dinliyosun hemen sakinlesiyorsun neden Annecim bu ses çarşıda durdurmuyosun illaya evde dinliyosun olsun yinede seni çok çok seviyorum 03.09.2019 2 aylik

  47. ceren doner

    Canim kizim 13 aylik ve hala uyumakta zorlandiginda bu ses ise yariyor. Almila'm ❤

  48. Fatih Polat

    Ben anne değilim baba da değilim. 21 yaşında ögrenciyim. Peki neden bebek sallayip yorumları okuyorum bilemedim. Herhalde dayı olmak bumu gerektirir

    Ayşe Kılıç

    Aynı şekilde hala olmak da bunu gerektirir 😂

    irem yaren

    aynı şekilde teyze olmak da sanırım hahahahaha :D

    Eymen Utku Paköz

    Aynı şekilde amca olmak da sanırım

  49. wildcard __

    Herkes çocuğunun uykusu gelsin diye açar, ben kendim için açıyorum

  50. robby1968100

    bxeqsga hsyhg ,jsgsy efjdtgsbdsn vyg dedyhx ägwdh fxygskj dydjej

  51. Havva Bedir

    Ee ee ee ee pışş pışş pışş pışş.. bunlar tarih oldu şimdi fön sesi hemen uyutuyor ;)

  52. ümmiye gürlen

    Buraya not yazmak yerine çocuk için açıp günlük tutmak daha mantıklı her gün ona özel küçük notların değeri bambaşka olur. Ben yapıyorum tavsiye ederim 👍🏻

  53. Aybüke Çetin

    Canım oğlum yusuf çınar saat gecenin bilmem kaçı uykusuz geçen gecelerim soğuk içtiğim kahvem geç yaptığım kahvaltılarım senin için feda olsun. Ama yarın hadi oğlum git iki ekmek al dediğimde mırın kırın edersen beyninin pekmezini akıtırım seni çok seviyorum annem😎😂❤️❤️

  54. ümmiye gürlen

    BİTKİLERİN GİZLİ YAŞAMI1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Clee Backster, güvenlik görevlilerine poligraf aygıtının kullanımı eğitimini verdiği okulunda uykusuz bir gece daha geçirdi. Sonra sırf eğlence olsun diye, yalan makinesinin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi. Yalan makinesi çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur diye alaylı alaylı güldü.Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster. Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi. Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti. Bitki çılgınca galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster. “Nasıl yani?” dedi kendi kendine, “Bitki düşüncelerimi mi okudu?”.İnsanlık tarihinin önünde yeni bir dünya açılıyordu artık. Deneyler deneyleri kovaladı. Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya. Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyulan acıyı da hissediyordu bitkiler. Hatta kilometrelerce ötede olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri de hissediyordu. Hatta korkudan baygınlık bile geçiriyordu.Bir gün şehir dışından gelen bir botanikçi bayan içeri girdiğinde bütün bitkiler sessizleşti. Hiç birinden tepki gelmiyordu. Sanki hepsi birden sessizliğe bürünmüştü. Taaa ki o bayan havaalanından uçağa binip gittikten 45 dakika sonra yeniden tepki vermeye başladılar. Bayan botanikçinin bitkileri kurutup ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı Backster, bayanı görünce bitkilerin korkudan bayıldıklarını.Bir deney tasarladı. 6 yardımcısına aynı gece aynı saatlerde yapmak üzere farklı görevler verdi. Görevlerden biri gece yarısı gelip laboratuvardaki bitkilerden birini söküp parçalamaktı. Ertesi gün o gece bitkiyi parçalayan yardımcı içeri girdiğinde bütün bitkiler çılgınlar gibi haykırmaya başladı (galvanometrelerin ibrelerinin tavan yapmasını böyle adlandırıyor Backster). Bu deneyden anlaşıldı ki bitkiler sadece hissetmiyor, aynı zamanda hafızaları da var. Ve Amerika’da bazı adlî vakalarda bitkilerin şahitliğine başvurulmaya başlandı. Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyordu çünkü yalan nedir bilmiyorlardı.Bu çalışmalar makale olarak yayınlanmaya başlayınca dünyanın dört bir yanından bilimadamları konu üzerinde çalışmalara başladılar. Sonuçlar akıl almaz. Koparılmış bir yaprak, kendisine güzel sözler söylenmesi durumunda normal yapraktan aylarca daha uzun süre canlı kalabiliyor. 120 km mesafedeki bir acıyı, sevinci hissedebiliyor. İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hafızasına kaydedebiliyor. Aynı zamanda bu bilgileri diğer bitkilerle de paylaşıyor.Kendisine kötü davranılan bitki üzüntüsünden intihar bile ediyor.Yanındaki bitkinin susuz kalması durumunda kendi suyunu onunla paylaşıyor.Bitkiler, bütün canlılarla iletişim kurma konusunda bizim hayallerimizin ötesinde bir hassasiyete sahip. Her biri doğanın bir parçası. Belki bir gün onları daha iyi anlama imkânımız olursa bize tarihin bütün yaşanmışlıklarını bile anlatabilirler. Avatar filminin esin kaynağı da bu çalışmalar ve elde edilen sonuçları.Bilelim ki dünyanın herhangi bir yerinde bir bitkiye kötü davranılırsa, bütün bitkiler bunu hissediyor. Hani “Kirazlı Kaz Dağı değil” diyorlar ya, emin olun Kirazlı’da kesilen bir ağacın acısını sadece Kaz Dağlarında değil, Munzur’daki, Kuzey Ormanlarındaki, Salda’daki, Toroslardaki ağaçlar da hissediyor. Bir gün biz de hissedeceğiz...Kaynak: Bitkilerin Gizli Yaşamı, Peter Tompkins/Christopher Bird, 1973, Sungur Yayınları, Çev: Sulhi Dölek. Derleyen: Osman Kutlu

  55. Nadegül Öztürk

    Uyutmuyor artık bağışıklık kazandı herhalde fal taşı gibi açıyor gözlerini🤔🤔🤔🤨😴😴😴

    Erkan BAŞDEMİR

    nbyuöy

  56. Futur ismo

    😂😂😂😂😂😂😂😂👌🏻👶🏻

  57. Nadegül Öztürk

    Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;"Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.”Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!Kekeleyerek: "Nasıl? Anlayamadım?" diyebildi yaşlı kadın."Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:"Yeter! Lütfen dur artık!" diye bağırmak zorunda kaldım.Ama usta sadece gülümsedi ve; "Daha değil!" diye cevapladı beni."Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:"Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!"Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:"Henüz değil!""Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek"Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:"Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!""Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve "Daha değil!" diyordu."Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi."Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum."Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!" dedim. Onun cevabı ise aynıydı: "Henüz değil!""Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. "Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!" diye bağırdım.Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. "Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!" diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine "Daha değil!" diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm."Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:"Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?"Ona "Evet" dedim.Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve "Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.""Evet bu sensin!" dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde."Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:"Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!Bana zarar vereceğini düşündüm.Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim.Teşekkür ederim."* * * * * *HAYatta mutlulugu yakalamak icin,Önemli olan Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini öğrenebilmektir

  58. Sevgi Sanı

    Canım oğlum Mehmet Enesim 53 günlük her ağladığında açıyorum hemen uyuyor şükürler olsun bu videoyu yüklüyenden allah razı olsun 01.07.2019❤

  59. HALİL GAME TR

    Ben anlamadım eskiden köylerde fon makinası mi vardı...şimdiki çocuklar bi cins insanlar tarlaya bağa bahçeye giderken ne yaparlardı herşey çok değişti rabbim sonumuzu hayretsin..

    Didem Deniz Apaydın

    HALİL GAME TR ne alaka şimdi çocukların bebeklerin uyuduğu sese de mi karışacak oldunuz sanane kardeşim ister bununla uyur ister ninniyle 1950 lerde yaşamıyoruz adamlar uzaya çıkıyor bu daha eskiden bu mu vardı o mu vardı diyor deli misiniz nesiniz

  60. Kullanici Admin

    Canım olum tam 7 aydir seni bu sesle uyutuyorum umarim bir gun bunsuz uyutmati başarabilirim seni çok seviyoruz kaanımiz (17.082019)

  61. Nadegül Öztürk

    Sally, küçük kardeşi George hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen herşeyi yapmışlardı. George’nin yalnızca çok pahalıya malolacak bir ameliyatla kurtulma şansı vardı fakat bunun için yeterli paraları yoktu. Babasının, umutsuz bir biçimde annesine şöyle fısıldadığını duymuştu Sally: “Yalnızca bir mucize onu kurtarabilir.” Bu sözleri duyar duymaz, usulca kendi odasına yürüdü Sally. Domuz biçimindeki kumbarasını gizlediği yerden çıkartarak içindeki paraları yavaşça yere dökerek saymaya başladı. Yanılgıya düşmemek için tam üç kez saydı kumbaradan çıkardığı bozuk paraları. Sonra hepsini cebine koyarak aceleyle evden çıkıp, köşedeki eczaneye gitti.Eczacının dikkatini çekebilmek için büyük bir sabırla bekledi. Eczacı çok yoğundu ve bir adama ilaçlarını nasıl kullanacağını anlatıyordu. Bu yoğun çalışmanın arasında sekiz yaşındaki bir çocukla ilgilenmeye hiç niyeti yoktu ama Sally’nin beklediğini görünce “Evet, ne istiyorsun söyle bakalım” dedi. “Biraz acele et, gördüğün gibi beyefendiyle ilgileniyorum” diyerek yanındaki şık giyimli adamı gösterdi. Sally “Kardeşim” dedi. Sessizce yutkunduktan sonra devam etti: “Kardeşim çok hasta, bir mucize almak istiyorum.” Eczacı Sally’e bakarak: “Anlayamadım” dedi. “Şeyy, babam ‘Onu ancak bir mucize kurtarabilir’ dedi, bir mucize kaç paradır, bayım?” Eczacı Sally’e sevgi ve acımayla baktı bu kez: “Üzgünüm küçük kız, biz burada mucize satmıyoruz, sana yardımcı olamayacağım” dedi.Sally o kadar kolay vazgeçmek istemedi. Eczacının gözlerinin içine bakarak “Karşılığını ödemek için param var benim, bana yalnızca fiyatını söylemeniz yeterli” dedi. Bu arada Sally ve eczacının yanında bekleyen iyi giyimli bey Sally’e dönerek “Ne tür bir mucize gerekiyor kardeşin için küçük hanım? diye sordu. “Bilmiyorum” dedi Sally. Sonra gözlerinden aşağı süzülen yaşlara aldırmaksızın devam etti: “Tek bildiğim, o çok hasta ve annem ameliyat olmazsa kurtulamayacağını söyledi ailemin de ameliyat için ödeyebilecekleri paraları yok. Ama babam “Onu ancak bir mucize kurtarabilir” deyince ben de paramı alıp buraya geldim.” “Peki, ne kadar paran var?” diye sordu iyi giyimli adam. ” Bir dolar ve onbir sent” dedi Sally. “Ve dünyadaki tüm param bu!” “Bu iyi bir şans, küçük kardeşini kurtarmak için gerekli olan mucize için yeterli bu para” dedi, iyi giyimli adam.Adam bir eline parayı aldı, öteki eliyle de Sally’nin elini tutarak “Beni yaşadığın yere götürür müsün lütfen?” diye sordu. “Küçük kardeşini ve aileni tanımak istiyorum” dedi. İyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong’du ve George için gerekli olan ameliyatı yapabilecek tanınmış bir cerrahtı. Ameliyat başarıyla sonuçlanmış ve aile hiçbir ödeme yapmamıştı. Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman hâlâ yaşadıkları olayların etkisinden kurtulamamışlardı. Anne: “Hâlâ inanamıyorum. Bu ameliyat bir mucize! Doğrusu maliyeti ne kadardır merak ediyorum” dedi. Sally kendi kendine gülümsedi. O bir mucizenin kaça malolduğunu çok iyi biliyordu. Tam tamına bir dolar ve onbir sent!

    DUYGU BİÇER

    😭😭😭😭😭

    smile smillle

    Zaten lohusalık var ağlattı 😥

    Nadegül Öztürk

    @smile smillle hayırlı uğurlu olsun canım Allah analı babalı büyütsün inşallah kız mı erkek mi bebeğin😊😊

    Rprp Ədlcjc

    Yenidən hekayə yazsanız çok iyi olurdu..

  62. Nadegül Öztürk

    Yeni Müslüman olmuş Bir adam ilk kurban bayramı nı kutlamak için Bi koyun almış ve başlamış kesmeye keseyim derken kendini yaralamış ve bakmış olacak gibi değil en iyisi camiye gidip bilen birinden yardım istemek diye elinde satır önünde kanlı Bi önlük girmiş Bi camiye o sırada da camide herkes namaz kılıyor muş ve adam sormuş aranızda Müslüman var mı diye herkes imama bakmış imamda demiş ki ne bakıyorsunuz 2 rekat namaz kıldırdık diye Müslüman mı olduk diye 😀

  63. Nadegül Öztürk

    Bir gün huzur evinde 3 yaşlı kadın var mış bu kadınlar Azrail den çok korkuyorlar mış ve kendi araların da anlaşıp şöyle demişler-Azrail gelirse bebek taklidi yapalım diye akşam olmuş ve Azrail gelmiş1. Kadın= Aguu demiş2. Kadın =İngaa demiş3.kadın ise =Mama demişAzrail de HADİ BAKALIM ADDAAA 😊

  64. Mehmet Yeliz

    Canım oğlum miranım kolik bebeksin ve çok ağlıyorsun biz üzülüyoruz sen ağlama ben hergün ağlamaya razıyım. 2 gün sonra 2 aylık olacaksın seni çok seviyoruz❤️ MYM❤️ 11.6.2019

    06Kara cimbom

    Benim kizimda 1 aylik agliyor nasil anlasildi kolik oldugu

    Mehmet Yeliz

    @06Kara cimbom kolik bebekler çok ağlar ne yapsan durmaz

  65. Bayram Ozcan

    Zümram iki buçuk yasinda sin ve hala bu sesle uyuyorsun

  66. Osman Tunc

    Gercekten ise yariyor hic sanmazdim aciyorum uyuyana kadar yorumlari okuyorum

  67. Fatma Öztürk

    Biz de kizimizi bu sesle uyutuyor tabiki evde 2abi 1abla olunca uyuyamiyor galiba sinem hanım bizde daha 26 günlük olduk

  68. Zeynep Bozyigit

    Oğluşum Demir Alp'im bu sesi çok sevdin. Şuan seni uyutuyorum sallayarak. Belki ileride bu yorumu okuyup beraber güleriz. Seni çok seviyorum oğlum 💙😍

  69. fernando redondo

    Gece kizim icin aciyorum sabah patron benim icin 😀

  70. Murat D.

    Çok başarılı bir video olmuş çok etkili ses. Başarılar dilerim.. 💞

  71. Yunus can Ethemoglu

    Hikaye yazan ablayi istiyoruzz valla su an evimde.misafir.var.ben 8 aylik kizimi.bu sesle.uyutmaya.calisiyorum ahh esma.ahh ablanda sende.cok yoruyosunuz beni ama buyudugunuzde cok guzel olucak keske.biraz daha genc anne olabilseydim

  72. Gamze Naz

    Elisa belki bir gün burayı açıp okursun bu yazdığımı. Malesef hem kolik hem hiperaktivite bir bebeksin bu sesten başka bir sesle uyumuyorsun annecim. Gece gündüz bunu dinliyoruz. İnşallah bir gün uslu bir kız olursun

  73. Yunus Bayhan

    Canım oğlum hasan huseyin 13 günlüksun daha saat 3 olmuş uyumamissin hala ve benim de deli gibi uykum var daha kucuksun anlamazsın diye açmamıştım ama işe yaradı sanki suanlik uyudun bakalım hele oğlum benim 01.08.2019 03.00

  74. Sumeyra Dinc

    3 aydır bu sesle yorumları okuyorum,nihayet dayanamadım,ben de yazdım😬Can kızım Ayşe Hümeyram,9 ay karnımda bu sese benzeyen o sesle nasıl yaşadın🙄

  75. Sefa Yılmaz

    Bebegmle artıkk bu ses olmadan yapamıyoz

  76. Zeynep naz

    Kardeşim birden sustu bana bakiyor

  77. murat Tonbul

    Canım oğlum Mehmet Efe şu an 24/7/2019 Çarşamba sen 7ay27 günlük oldun seni bu sesle uyutuyorum sen bu sesi çok seviyorsun bende seni seviyorum

  78. Bahar Albayrak

    Canım oğlum 24.07.2019 da bu sesle tanıştık senle ve sana iyi geldi. İlk göz ağrım canım bebegim . Ne zor mesaketli bı o kadar da güzel şeysin 💕

    ZEYNOO günes

    Benim kizimda 23.07.2019 dogumlu

  79. Vildan Yuksel

    21 temmuz 2019 3 ay oncede burdaydik 3 ay sonra hala burdayiz☺ sevgili Azra .m hala bu sesle uyuyorsun su an 6 aylik oldun korkuyorumki okula gidene kadar burda kalicaz 😊 olsun sen huzurla uyuda ben hala alisamadigim bu sesi dinlemeye raziyim seni coook seviyorum canim kizim❤

  80. Nilgün Bayram

    Nida mm benim bitanecik kızım Rabbimin bana armağani olan kızımı uyuturdum bu sesle 2014de 1yil bu sesle uyudu evde disarda her yerde çok şükür simdi ise dunyalar tatlisi ona cici annelik yaptigim Efsa Duru mu uyutuyorum annesinin bana işe giderken emanet ettigi minik kuzu insaAllah büyüduklerinde bu yorumumu okurlar her ikiside🙏♥️

  81. Murat Çelik

    Faturanız Kaç TL geldi

  82. Pinar Orhan

    Krize girdiği zamanlarda açıyorum sakinleşiyor, uyuyor. Kapattığımda hemen uyanıyor .

  83. Deniz Korkmaz

    Bebegin bu sesi çok sevdi 7 aydan beri açıyorum bu sesle uyuyor (kuzey k. )

  84. Firdevs Desmond

    Canım yeğenim. Şuan (6 Temmuz Cumartesi) kucağımda mışıl mışıl uyuyorsun. Annen gözetmenlik için okula giderken ben seninle güzel vakitler geçiriyorum. İleride bu yorumu sana gösterip bak kereta bak az yormadın bizi diyeceğim. İyi ki varsın miniğim seni çook seviyoruz 🐣

  85. Aslı Koçak

    Sürekli hikaye yazan Bi abla vardı ona noldu biseyler yazsada okusak geçmiyo böyle 🙂🙂

  86. Martin Elly

    arkadaş önceden susun bebek uyuyo felandı. şimdi ç.makinesi matkap hiltiylemi uyuyomuş ben şok valla. bu tür uyuyan sıpalar tabiki ilerde pskpat katil olur karısını felan doğrar

    Martin Elly

    @Nihal Aladağ tamam ya sen harikasın çok akılısın vs sataşma yorumunda bi okadar harikaydı al yorumuna birde beğeni bırakıyorum

    Nihal Aladağ

    Martin Elly aynen çok muhtaçtım beğeninize ve böyle söylemenize 🤦🏻‍♀️

    Martin Elly

    @Nihal Aladağ pess tamam yazmıyorum...

    Rprp Ədlcjc

    İnşaallah bu səsə möhtac qalıb bəbəyini uyutursun.

    Martin Elly

    @Rprp Ədlcjc amin cümleten inşaallah

  87. nese lacin

    EvveL zamanda, Mezopotamya toprakLarında doğmuş bir efsane Şahmeran. YüzyıLLardan beri anLatıLa geLmiş çeşitLi coğrafyaLarda. ÖzeLLikLe yıLanLık bir böLge oLan Adana-Misis'te ve Mardin'de.Tahmasp isminde uzun boyLu, geniş omuzLu, esmer tenLi, çok yakışıkLı bir genç yaşarmış zamanın durduğu bu şehirde.BinLerce yıLanın yaşadığı bir mağaraya yanLışLıkLa girmiş Tahmasp. Mağaranın içi o kadar karanLıkmış ki hiçbir şey göremiyormuş, yaLnızca etrafında doLanan yaratıkLarın sesini duyuyormuş. ÇaresizLik içinde bekLerken bir ışık huzmesi beLirmiş. Işık huzmesi kendisine yakLaştıkça gözLeri kamaşan Tahmasp, eLLerini gözLerine siper ederek etrafında gezinen yaratıkLarın ne oLduğuna baktığında uzunu, kısası, yeşiLi, siyahı iLe envai çeşitte binLerce yıLanın çevresini sarmış oLduğunu fark etmiş. YıLanLarın hepsi kafaLarını kaLdırmış, geLen ışık huzmesine doğru bakıyorLarmış. Tahmasp'ta onLarın baktığı yöne doğru bakınca birden dona kaLmış. Çünkü Tahmasp, bu zifiri karanLık mağaranın içinde hayatında gördüğü en güzeL kadının yüzünü görmüş birden. Ona doğru daha dikkatLi bakınca kadının beLden aşağısının yıLan oLduğunu fark etmiş. Kadın ona doğru iLerLiyormuş, tam karşısında durmuş, güLümseyerek eLini ona doğru uzatmış. Ve demişki;Korkma benden Tahmasp. Ben yıLanLar üLkesinin kraLiçesi Şahmeranım. Benden sana zarar geLmez. Ben dünya düzeni kuruLmaya başLadığı andan beri vardım. KraLLığıma hoş geLdin. Bundan böyLe benim misafirimsin. Şimdi yat ve dinLen. Sonra seninLe uzun uzun konuşuruz. BöyLe deyip geLdiği yoLdan geri gitmiş. Tahmasp gördükLeri karşısında yaşadığı dehşeti ve şaşkınLığı üzerinden atmaya çaLışarak oLduğu yerde kıvrıLıp uyumuş.Ertesi sabah uyandığında Şahmeranı karşısında mükeLLef bir sofranın başında otururken buLmuş. Tahmasp'ı kahvaLtıya davet etmiş Şahmeran. O ise gözLerini şahmerandan aLamıyormuş. Şahmeran'da ona bakıyormuş kendinden geçmiş bir haLde.Şahmeran Bak Tahmasp demiş. Ben insanLığın bütün tarihini biLiyorum. İstersen sana anLatayım deyip başLamış anLatmaya. AnLatmış, anLatmış, anLatmış günLer boyu. Bu sohbetLer sırasında Tahmasp ve Şahmeran arasında tarihin en soyLu aşkLarında birisi başLamış.GeL zaman git zaman Şahmeranın anLatacağı bir şey kaLmamış artık. Tahmasp'ta anasını ve yeryüzünü özLemeye başLamış. Bir gün dayanamamış ve düşüncesini Şahmeran'a da açmış. Sevdiğinin kendisinden sıkıLdığını ve artık gitmek istediğini duyunca önceLeri kesin bir diLLe reddetmiş Şahmeran. Ancak günLer geçip Tahmasp'ın üzüntüsünden eriyip bittiğini görünce dayanamamış ve ona şöyLe demiş:-Ey Tahmasp beni iyi dinLe, sözLerime iyi kuLak ver. BiLiyorum, gitmene izin verirsem sende bana ihanet edeceksin ve yerimi diğer insanLara söyLeyeceksin. Ancak bu toprakLarda aşkLar öLümünedir. Seni çok sevdiğimden doLayı üzüLmene dayanamıyorum. Bu sebepLe gitmene izin veriyorum. Ancak bana bir söz vermeni istiyorum. Ne sebepLe oLursa oLsun başka insanLarLa beraber suya girme.Tahmasp sevinçLe Şahmerana sarıLmış ve ona asLa ihanet etmeyeceğine dair yeminLer etmiş.Tahmasp mağaradan çıktıktan sonra bir köye yerLeşmiş ve marangozLuk yapmaya başLamış. Arada sırada da gizLice mağaraya giderek Şahmeranı ziyaret ediyormuş. Ancak bu mutLu günLer uzun sürmemiş.Tahmasp'ın yaşadığı üLkenin kraLı bir gün amansız bir hastaLığın pençesine düşmüş. ÜLkenin bütün hekimLeri geLmiş ama kraLın hastaLığına çare oLamamışLar. KraLın kötü kaLpLi bir veziri varmış. Vezir her seferinde kraLa hastaLığının tek çaresinin Şahmeranda oLduğunu söyLüyormuş.Onun etinden bir parça yemesinin kraLın hastaLığının dermanı oLacağını kraLın kafasına sokmuş. KraLda Şahmeranın bir an önce buLunmasını emretmiş. Bütün üLkede Şahmeran aranmış. Sonunda biLge bir adam bütün insanLarın grupLar haLinde hamamLara ve nehirLere sokuLmasını tavsiye etmiş böyLece Şahmeranın yerini biLen varsa onu buLabiLecekLerini söyLemiş. Vezirde üLkedeki herkesi hamamLara sokmaya başLamış. AskerLer Tahmasp'ın yaşadığı köye de geLmişLer ve herkesi topLayarak büyük bir hamama götürmüşLer. Tahmasp Şahmerana verdiği sözü hatırLayarak önce gitmek istememiş. Ancak askerLer onu zorLa içeri sokmuşLar. Tahmasp hamama girdikten sonara herkesin gözünün üzerine dikiLdiğini fark etmiş. Tahmasp Kendisine bakınca bütün vücudunun yıLanLarınki gibi puLLarLa kapLandığını fark etmiş. AskerLer hemen Tahmasp'ı yakaLayarak vezirin huzuruna getirmişLer. Kötü kaLpLi vezirin amacı kraLı iyiLeştirmek faLan değiLmiş. Şahmeranı yakaLayıp dünyanın bütün sırLarına sahip oLmak istiyormuş. Tahmasp'a günLerce işkence yaptıktan sonra Şahmeranın yerini söyLetmiş. AskerLer hemen gidip Tahmasp'ın söyLediği yerde mağarayı buLmuşLar ve Şahmeranı oradan çıkarıp saraya getirmişLer.Şahmeran ve Tahmasp kraLın huzurunda karşı karşıya geLmişLer. Şahmeran üzüntüLü ve utanç doLu Tahmasp'a dönmüş:. Ey sevdiğim, üzüLme. BiLiyorum ki sen bana kendi canın için ihanet etmedin ama bende sana dememiş miydim bu toprakLarda aşkLar öLümünedir diye. Bak şimdi anLadın mı? Sen üzüLme ne oLur! Tahmasp Şahmeranın bu sözLeri karşısında daha da utanmış. Şahmeran sözLerine devam etmiş.. Şimdi size sırrımı vereceğim. Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp yerse O bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf oLacak. Her kim ki benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o anda öte dünyayı boyLayacak.Şahmeran daha sözLerini bitirmeden kötü kaLpLi vezir eLinde kocaman kıLıcı iLe atıLıp Şahmeranın bedenini iki parçaya ayırmış. Ve kuyruğundan bir parça koparmış Tahmasp'ta duyduğu acı ve utancın etkisi iLe fırLayıp oracıkta öLmek için sevdiğinin, Şahmeranın kafasından bir parça ısırıvermiş. Kötü kaLpLi vezir kuyruktan kopardığı parçayı ağzına atar atmaz oracıkta can vermiş. Tahmasp'a ise hiçbir şey oLmamış Şahmeran son anda yaptığı pLanı iLe bütün biLgisinin sevdiğine geçmesine sebep oLmuş. Ancak Tahmasp sevdiğini kaybetmenin acısına dayanamayarak kendisini dışarı atmış ve dağ bayır, üLke üLke doLaşmaya başLamış. O günden sonrada Lokman Hekim efsanesi aLmış başını yürümüş

  88. Songul Ryhnl

    Cokkk zor dünyanın en guzel varlıkları ama cok zor 10 ay dir fön sesleriyle zorla uyuyoruz

  89. Li Ra

    Şuraya bir belgesel koysalar da onu izlesek bari yorumlarda millet nerdeyse çocukları kertecek kıvama gelmiş

  90. Çağrı Talip Durmuş

    24.06.2019 oğlum Alparslan Kutay 13 günlüksün, fön makinası, elektrikli süpürge sesi, yolda giden araba sesi nasıl da sakinleştiyor seni :) inşallah kendi evlatların için böyle seslere gerek kalmaz güzelce uyurlar. Ama girersen de görürsün bu yorumu umarım seni çok seviyoruz. Allah herkesin evladına sağlık sıhhat versin

  91. İmpatians İmpatians

    Bir haftalık bebek için uygun mudur acaba ????

    Algul Algul

    farketmio anne karninda da 9 ay zaten bu sese yakin sesle buyudu bebeklerimiz... o yuzden bu sesle sakinlesip uyuyorlar🤗

  92. Resmigül Şutanrıkulu uslu

    6 aylık olduk hala uyumakta zorluk çekiyoruz kafamizı sisirdi bu ses

  93. Nigusha Hasanova

    bu fikri kim veribse aklina saglik uyudu oglum))

  94. Elif Tutkun

    Alya Belinayım bugun seni gezmeye götürdüm eve geldik çığlık çığlığa ağlıyorsun. Baban bana kızdı nazar değdi diye bu sesle rahatladın ve uyudun. Günlerden salı 2ay 18 günlüksün seni çok seviyorum canımıniçi ☺ buda burda kalsın belki birgün karşına çıkar☺️

  95. alpişin dünyası

    Yine bunu açarak uyttuğum bir gece daha olsun bende duymazsam uyuyamam bunu alışkanlık etti😂😂😂😂😂

  96. İ Blmym

    Hifâ Hatun (ra) Medine-i Münevvere’de güzelliği, zenginliği ve ahlakıyla ün salmış, samimi bir Müslümandır. Peygamber Efendimize (asm) çok bağlı, her söylediğini yapan takva sahibi bahtiyarlardandır. Bir gün Peygamberimizin (asm) huzuruna gelerek, “Ey Allah’ın Resulü! Beni Cennete götürecek bir iş, amel öğret.” dedi.    Bu arzu ve isteği üzerine Resulullah (asm) “Önce bir erkekle evlenmen lazımdır. Bununla dinin yarısını emniyete alırsın.” buyurdu. Bu emir üzerine; “Ey Allah’ın Resulü! Küfüvüm (dengim) kim olabilir? Bana Habeşistan Hükümdarı melik Necâşi evlenme teklifinde bulundu. Fakat ben onun bu teklifini geri çevirdim. Birçok insan, kıymetli mücevherler ve cazip hediyelerle evlenme teklif ettiler, kabul etmedim. Bu gün ahirette kurtuluşun evlenmekte olduğunu buyuruyorsunuz. Ya Resulullah! Siz kimi beğenip uygun görürseniz, ben ona razıyım” diyerek tevazu, tevekkül ve teslimiyetini gösterdi.  Resulullah (asm) Hifâ Hatun için kimseye ümit vermemek ve kimsenin de ümidini kırmamak için pratik bir çare bulur: “Yarın sabah mescide ilk gelenle evlen.” buyururlar. Bu teklif herkesin hoşuna gider, razı olurlar. Herkes tedbir alıp mescide erken gelmek için hazırlık yapsa da Allah (cc) o gece bütün sahabelere derin uyku verir. Bu haberi Süheyb (ra) duyar ama dikkate almaz. Zira fakir, kimsesiz, uzun boylu, esmer, zayıf, çelimsiz bir insan olan Süheyb, o sabah mescide erken gelen kişiydi. Hifâ Hatun ise, zengin, güzel ve rağbet edilen biriydi. Peygamberimiz (asm) namazdan sonra Hifâ Hatunu çağırdı, durumu bildirdi. O da buna itiraz etmeden razı oldu.Resulullah, (asm) hutbe okudu, nikâhlarını akdetti. “Süheyb, kalk bu hanımın için bir şeyler al!” buyurdu. Lakin Süheyb, dünyalığı olmadığını söyleyince Hifâ Hatun, kendi servetinden on bin dirhem gümüşlük bir kese getirtti. Onları Süheyb’e verdiler. O da gerekli şeyleri alıverdi.Sonra Resulullah (asm) “Ey Süheyb! Hanımının elini tut, onu evine götür!” buyurdu. Bu sefer Süheyb (r.a) dedi ki, “Ya Resulullah (asm) Benim evim mescittir! Hangi eve götüreyim?” Süheyb’ in bu cevabını işiten Hifâ Hatun, “Filan yerdeki hazır konağı sana bağışladım. Kalk beni oraya götür.” dedi. Onun bu âlicenap tavrı ve hareketi Resulullah’ın (asm) çok hoşuna gitti. Ona dua etti. Sahabe de onun bu hareketini çok takdir ettiler ve onu övdüler.Karı ve koca kalktılar ve birlikte konağa gittiler. Akşam olunca yemeklerini yediler. Rablerine hamd ve şükrettiler. Nihayet yatma vakti gelince Süheyb, “Ya Hifâ! Bil ki,  sen benim için bulunmaz bir nimetsin, ben sana mihnetim (sıkıntı veren). Ben bu nimete şükür, sen bu mihnete sabır için gel bu geceyi ibadetle, taatle ve zikirle geçirelim. Sen sabrediciler,  ben de şükrediciler sevabına kovuşalım. Çünkü Resulullah (asm) “Cennette yüksek çardak vardır. Bunda yalnız şükredenler ve sabredenler bulunur, buyurdu.” dedi.O gece ikisi de taat, ibadet, dua ve zikirle ile meşgul oldular. Sabah namazını eda için Süheyb, mescide geldi. Cebrail (as) onların gerekli hallerini Resulullah’a (asm) bildirdi. Cennet ve Cemâl-i ilâhî ile onlara müjde verdi. Resulullah (asm):“Ey Süheyb! Geceki hâlini, sen mi anlatırsın? Ben mi söyleyeyim?” buyurdu. Süheyb, başını önüne eğerek sessizce “Allah’ın Resulü (asm) en iyisini bilir” cevabını erdi. Resulullah (asm) durumlarını, yaptıklarını bildirdi. Ve sonra:“Siz Cennetliksiniz ve Allah u Teâlâ’yı göreceksiniz!” müjdesini verdi. Süheyb sevincinden ve Cenâb-ı Hakk’ın didar-ı müjdesine kavuşmak şevkinden başını secdeye koydu: “Ya Rabbi! Eğer beni mağfiret etmişsen, günahlara bulaşmadan ruhumu kabz et!” dedi. Allah u Teâlâ, onun ruhunu secdede iken kabz etti. Orada bulunan tüm sahabeler bu duruma şaşkınlık ve ağlamaklı olurlar. Resulullah (asm): “Daha şaşılacak şey, Hifâ’da bu anda ruhunu Hakk’a teslim etmiş olmasıdır.” buyurdular. Hakikaten o esnada Hifâ Hatun’un da Hakk’a yürüdüğünden kimsenin şüphesi olmadı. Muhbir-i sadık Efendimizin her haber verdiği doğruydu. Nitekim bu da öyle oldu.Sahabe-i Kiram efendilerimiz her ikisinin de cenaze işlemlerini yaptıktan sonra ikisini de Cennet’ül Bakî mezarlığına yan yana defnettiler. Başları ucuna iki tahta koydular. Tahtalardan birine: “Bu Allah’ın (cc) nimetine şükür edenin kabridir.” diye yazdılar. Ötekine de: “Bu Allah’ın mihnetine sabredenin kabridir.” ibaresini yazdılar. Bu olay ile bir kere daha anlaşılmıştır ki, ashab-ı kiram kuvvetli bir imana, takvaya ve tam bir teslimiyete sahip faziletli insanlardı. Allah (cc) onlardan razı olsun.

  97. Elif Tutkun

    Reklamsız çok güzel tşkler😊

  98. DENİZ KESKİN

    4saat kesintisiz kurutma makine sesiyle 6aydır uyutuyorum bebegimi çok memnunum herkese öneririm

  99. Gamze dürmazcanli sesler

    Gamzem su an 11.06.2019 .ve sen bu sakinlestirici sesigle uyuyorsun kuzuuummm satt 00.56.su an insallah bir gun buyunce bu yorumu beraber okumaya nasip olur biricigim benim seni seviyoruz ❤💛🌹papatyamiz🌼🐝🐞

Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Şarkı Sözü

Bebek Müzikleri Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Mp3 İndir, Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Müzik İndir Dinle

Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat İçin şarkı sözü eklenmemiş. Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Şarkı sözlerini biliyorsanız bize gönderebilirsiniz.
Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Anahtar Kelimeler
Bebek Müzikleri Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Mp3 İndir Dinle , Bebek Müzikleri Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Şarkı Sözleri , Bebek Müzikleri Albümleri , Bebek Müzikleri Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Cep Telefonuna Mp3 İndir,Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat bedava mp3 indir ,Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat cepten ücretsiz indir, Bebek Müzikleri Saç Kurutma Makinesi Sesi 1 Saat Mp3 İndir Dur

Mp3 indir Mp3 Semti bir Mp3 İndirme ve Mp3 Dinleme sitesidir. Sitemizde yayınlanan tüm mp3'ler yüksek ses kalitesi sunmakta ve Mp3 indirme butonu sayesinde hızlı bir şekilde MP3 İndirme hizmeti sunmaktadır.
Şikayet ve Telif Hakkı Bildirimleriniz için mp3semtigmail.com Mail Adresimizi Kullanabilirsiniz.